15 Mayıs 2010 Cumartesi

Wenda Filmi ve Sinema Kulüpçülüğü Üzerine

Antrakt Sinema Gazetesini hatırlıyor musunuz? Benim lisede, daha Konya'ya AVM içi sinemalar gelmemişken gittiğim bir sinema salonu vardı. Sahibi yaşlıca bir adamdı. Her hafta sınıfın diğer sinema meraklısı olan arkadaşımla oraya giderdik. Gittiğimizde de Haftalık Antrak Sinema Gazetesine muhakkak bakardık. Her hafta sinema haberlerine göz gezdirir, köşe yazarlarını okurduk. Sonra Antrakt'ı göremez olduk. Meğersi kapanmış. Daha sonra bir ara Antrakt dergisinin aylık sayıları geçti elimize. Uğur Vardan'ın, Murat Özer'in ilk sinema yazılarının yayımlandığı 90'larda çıkan aylık Antrakt. Ve şimdi uzun bir aradan sonra Antrakt yeniden çıkmaya başladı. İlk olarak da haliyle internet üzerinden yayına başladı. Ben de muhtemelen bundan sonra düzenli olarak Antrakt dergisine film eleştirileri yapacağım.

İlk yazım, benim ilk sinema hocalarım sayılabilecek Ali Kemal Çınar, Abdullah Yaşa ve Sait Korkut'un ortak çektiği Wenda filmi üzerine. Kendim de okulun sinema kulübü çalışmaları üzerine kafa yorarken, Diyarbakır Sinema Kulübünün bu filmini görmek düşüncelerimi bambaşka bir yöne sevk etti. Ve sinema kulüpçülüğü üzerine düşünmeye başladım. Şunlar çıktı ortaya...

Tekrar Hoşgeldin Antrakt!

Ya da burada:

Wenda: Bağımsız filmler için bir örnek...

Diyarbakır Sanat Merkezi'ni biliyor musunuz? Bilmiyorsanız suç sadece sizde değil. İstanbul, hatta Beyoğlu merkezli kültür sanat hayatımız, kültür sanat medyamız, Diyarbakır Sanat Merkezi'nin önemine henüz varmadı. Ama bu arada Merkez sessiz sedasız gerçekleştirdiği etkinliklerle sadece Diyarbakır kültür sanat hayatı için değil, Türkiye'nin de kültür sanat hayatına etki edecek önemli etkinlikler gerçekleştiriyor.

DSM bünyesinde faaliyet gösteren Diyarbakır Sinema Kulübü ise gönüllüleriyle DSM'nin de etkinliklerini aşan bir verimle çalışıyor. Geçtiğimiz aylarda gerçekleşen Kürt sineması panelinden kaç kişi haberdar oldu mesela? 6 farklı Kürt coğrafyasından filmlerin gösterildiği, dünyadaki önemli Kürt sineması araştırmacılarının katıldığı, belki de ileride bir dönüm noktası olarak tarif edilebilecek panel Diyarbakır Sanat Merkezi sinema kulübünün gönüllü çabalarıyla gerçekleştirildi.

Diyarbakır Sinema Kulübü gönüllülerin kendi aralarında gerçekleştirdiği analiz çalışmaları, eğitimler ve kısa film çekimleriyle uzun bir süredir etkinliklerini sürdürüyordu. Kulübün son çalışması ise uzun metrajlı Wenda filmi. Ama Wenda filmi aslında bildiğimiz anlamda kısa film çekip de büyüyünce uzun metraja geçme hikayesinin biraz dışında. Daha önce kısa filmlerini izlediğim, aynı zamanda ilk sinema hocalarım sayılabilecek Ali Kemal Çınar, Sait Korkut ve Abdullah Yaşa birikimlerinin artık bir uzun metraja dönüşme dönemecine geldiğini anladıklarında karşılarına çıkan yetersizlikleri bambaşka bir metotla çözmeye kalktılar.

Wenda (Kayıp) filmi saydığım üç ismin ortak bir tema etrafında şekillendirdikleri orta metraj filmlerin birleşiminden meydana geliyor. Diyarbakır'daki faili meçhuller ortak öyküsüyle gelişen üç filmin senaryosu yönetmenlerine ait. Taraf gazetesindeki röportajlarında kayıplar konusunda siyasi değil insani bir bakış getirdiklerini belirtmiş yönetmenler. Hikayeler de buna denk düşer şekilde siyasal bir düzlemde ilerlemiyor ama bu durumu hikaye etmenin de siyasal bir duruş olduğu unutulmamalı.

Çalışma metodu demiştim. En son ne zaman ülkemizde ortak bir yapım gördük? Ortak yapım derken ortaklaşa gerçekleşen projelerden bahsetmiyorum. Ortak bir algıyla ve hisle gerçekleştirilmiş, anlattıklarıyla birbirlerinin boşluklarını dolduran ve ortak bir anlatıya doğru yol alan bir yapım. Wenda işte böyle bir film. Deadline'lar verilip son gün birleştirilmiş bir film değil. Kafa kafaya verilip herkesin birbirinin hikayesini tartıştığı, bir filmde yönetmen olanın diğerinde başka görevler üstlendiği gerçek anlamda ortak bir proje. Bunu en çok bir yönetmenin diğer filmde yan rolde görerek görselleştirebiliyoruz. Bireysel çıkışlarla ilerlemeye çalışan sinemamız için gerçek bir kolektif çalışma örneği. Artık pek kalmayan kulüpçülük çalışmaları için muhteşem bir örnek Wenda.

Sinema kulüpçülüğümüz üniversitelerde ufak atılımlar dışında henüz bir şey gerçekleştiremiyor. Ama Yeni Dalga'dan beri biliyoruz ki bağımsız film demek biraz da kolektif çalışma, kulüpçülük demek. Türkiye'de sinema kulüpçülüğünün Diyarbakır Sinema Kulübünden öğrenecek çok şeyi var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder