10 Haziran 2010 Perşembe

Trier'den Deccal Yorumu


Lars von Trier'in yeni filmi Antichrist hakkında ne yazacağımı bilemedim. Kafamda uçuşan birçok şey haftalık eleşiri yazısı formatına geçmedi. Daha sonra uzun bir yazı yazmak istediğimi belirterek, Antrakt için yazdığım yazıma buyrun diyorum.

Deccal’in Trier’e gör dediği

Her yaptığı olay olan yönetmen sıfatını çağdaş sinemada toplasan bir elin parmaklarını geçmeyecek yönetmene verebiliriz. Bunun içine Quentin Tarantino’yu, David Lynch’i katıp katmamak sizin elinizde. Ama Danimarka’nın modern dünya kültürüne en büyük armağanlarından Lars von Trier birçok açıdan bu listeye girmeye hak kazanmıştır.

Trier bu sefer de Antichrist ile karşımızda. 11 Haziran’da film gösterime girdikten sonra birçok patırtı kopacaktır. Kesilen sahneler ve genel ahlaka mugayyirliği hususunda. Bunun dışında entelektüel camianın da filmi hararetle tartışması muhtemel. Kadın düşmanlığı, Hristiyanlık öğretileriyle kurulan bağlar, unutulmayacak önsöz ve sonsöz kısımları, psikoloji çözümlemeleri derken Trier’in katman katman ördüğü film birçok tartışmaya gebe bırakıyor insanı.

Filmin kısa özeti şöyle: Umulmadık bir kaza sonucu başrol çiftinin bebeklerş ölür. Kendini sorumlu hisseden anne ağır bir depresyon geçirir. Psikolog koca da annenin depresyon sürecini atlatması için ona terapi uygulamaya başlar. Terapi sürecinde karısının en derin korkularına ulaşmaya çalışan koca, karısıyla beraber geçen sene anne çocuk tatil yaptıkları Eden ormanına giderler. Ama süreç adamın hiç beklemediği bir yöne doğru evrilir.

Kısa bir film eleştirisinde Antichrist’in hangi yönüne değinebilirim ki? Adam’ın kadın’ın (filmde karakterlerin isimleri yok) depresyonunu tedavisine yönelik yaptığı psikolojik çözümlemelere mi? Adım adım giden terapi sürecinin, çıldırma sürecine dönüşünde yapılan modern psikoterapi ve geleneksel bakış arasında kurulan karşıtlığa mı? Yoksa Hristiyanlık geleneğinde mühim bir yer kaplayan cadılık müessesesinin filme nasıl iç edildiğinden ve bunun misojeniye dönüş şeklinden mi? Doğa ve insan ilişkisi baz alınarak kurulan temel altyapıdan mı? Şiddet ve pornonun filmin estetik diskine yaptığı baskıdan mı?

Antichrist Trier’in diğer birçok filmi gibi akademisyenlere kepçeyle malzeme dağıtıyor. Bahsettiğim temaların her biri baz alınarak ayrı ayrı yazılar çıkartılabilir.

Ama Lars von Trier’in bir diğer özelliği de her filminde bilinçli bir şekilde usta yönetmen havası yaratması. Trier ilginç bir şekilde filmiyle ilgili tartışmalara da yön veriyor. Basın gösterimlerinde çıkan tartışmalarda sinsi sinsi gülümsemesinin bir anlamı var. Antichrist filmini Tarkovsky’e adamasından tutun da basın materyallerinde Alfred Hitchock’a ithafen ölü bir karga kullanması hep bilinçli müdahaleler.

Filmi izlerken en çok zihnimde beliren şey ise, çağdaş sinemada böyle usta yönetmenlere ne kadar ihtiyacımız olduğuydu. Antichrist gibi kafamıza, estetik değerlerimize, korkularımıza, sinemasal zevkimize müdahalede bulunan kaç film var ki?