
12 Mayıs 2010 usta yönetmen Ömer Kavur'un ölümünün beşinci yılı. Sadece yuvarlak sayı hesabı nedeniyle bir anma değil, bağımsız sinema Türkiye'de bu kadar güçlü bir şekilde tartışılırken bakmamız gereken kritik bir isim olduğu için Ömer Kavur.
Antrakt'a buyrun...
Ömer Kavur Sineması'nı tartışalım
Ömer  Kavur 12 Mayıs 2005 yılında aramızdan ayrıldı. 2003'te gösterilen  Karşılaşma'dan beri yeni bir Kavur filmi izleyemiyoruz. Türkiye'nin  sayılı auteur yönetmenlerinden Kavur'un ölümünün beşinci yılı bu yıl.  Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi da bu yıl mayıs ayında onun  filmlerinin gösterimini yapıyor. Ama düşündüm de keşke bu yıl Tunaya'nın  dışında Ömer Kavur'u tartışabileceğimiz ayrı bir platform da olsaydı.  Basit bir 'tribute to' kalıbının içinde değil. Kavur'un Türkiye'deki  genç sinemacı kuşağı için anlamı üzerine.
Bu meseleyi açmak istiyorum. Bu sinema sezonunun başından beri Özcan  Alper, Hüseyin Karabey, İnan Temelkuran gibi isimleri dahil  edebileceğimiz genç yönetmenler kuşağını tartışıyoruz. Tabi bu yönetmen  kuşağının Özcan Alper'in deyişiyle film çekmekten ziyade 'sinema  yapmayı' kafaya takmaları da önemli bir etken. Türkiye'nin yeni yönetmen  kuşağı filmlerini çekip bırakmıyor, o filmlerin seyirci tarafından  alımlanması sürecine de müdahil oluyorlar. Alper'in şehir şehir,  üniversite üniversite dolaşması, filmlerinin gösterimlerini örgütlemesi,  gösterim sonrası tartışmalara katılması 'sinema yapma'nın en güzel  örneğiydi. Bağımsız sinemacılar uzun süredir güçlerini birleştirmenin  yollarını da arıyordu. Merkez medyanın vasat sinema anlayışının dışında  filmlerini tanıtmak için, artık çoğunluğu büyük sermayenin elinde olan  sinema salonlarında gösterim olanaklarını artırmak için bir araya  geliyorlardı. Bunun meyvesini de geçen haftalarda gerçekleştirilen Yeni  Sinema Hareketi gösterimleriyle topladılar.
Bağımsız sinemanın anlatım dili tartışılırken, yeni bir dağıtım ağı  kurulmaya çalışılırken, siyasal sinemanın dili gelişirken Ömer Kavur  neden tartışılmıyor peki? Bence şu an Kavur'u tartışmanın tam vaktidir.  Kavur 70'lerde Yeşilçam'ın dışında filmler çekmeyi başarabilmiş bir  yönetmen. Herkesin alaylı yetiştiği dönemde, mektepli dilini çok iyi  kullanabilmiş bir yönetmen. 80 sonrasında da tüm kötü koşullara rağmen  filmlerini çekebilmiş, bugünkü kadar olmasa da yoğun dağıtım  sorunlarıyla karşılaşmış, ama buna rağmen kendi seyirci kitlesini  yaratmış bir yönetmen.
Ömer Kavur, Şükran Kuyucak Esen'in hazırladığı Sinemamızda Bir Auteur:  Ömer Kavur kitabındaki röportajında Yusuf ile Kenan'ın piyasa koşulları  dışında çekilmesi üzerine şunları diyor: Yeşilçam içinde değil Yeşilçam  dışı bir yapım. Her ne kadar Yeşilçam çalışanlarından yararlandıysa da  ortaya çıkış şekli farklıydı. Ve dağıtım şekli de farklıydı. Yani  yabancı filmlerin oynatıldığı sinemalarda gösterildi.
Şu an çok farklı bir konjonktürde sinemamız. Yeşilçam gibi ağır bir  hegemonik güç yok. Ama bunun kötü etkisi de ülkede bir sinema sanayisi  olmaması. Kavur zamanında sinemalar sermayenin elinde değildi ama o  zaman yine aynı şekilde sinema işletmecilerinin para kazanma derdi  vardı. Bunların dışındaki farklılıkları da sayabiliriz ama meselemiz  aynı. Bütün olumsuz şartlara rağmen filmlerini çekip kendi seyirci  kitleni yaratmak. Yani sinema yapmak. Ömer Kavur bunu başardı. Ve şu an  yeni Türkiye sineması tartışılırken bakmamız gereken önemli bir örnek  Ömer Kavur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder