15 Mayıs 2010 Cumartesi

Ömer Kavur'a Bakmanın Vaktidir


12 Mayıs 2010 usta yönetmen Ömer Kavur'un ölümünün beşinci yılı. Sadece yuvarlak sayı hesabı nedeniyle bir anma değil, bağımsız sinema Türkiye'de bu kadar güçlü bir şekilde tartışılırken bakmamız gereken kritik bir isim olduğu için Ömer Kavur.

Antrakt'a buyrun...

Ömer Kavur Sineması'nı tartışalım

Ömer Kavur 12 Mayıs 2005 yılında aramızdan ayrıldı. 2003'te gösterilen Karşılaşma'dan beri yeni bir Kavur filmi izleyemiyoruz. Türkiye'nin sayılı auteur yönetmenlerinden Kavur'un ölümünün beşinci yılı bu yıl. Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi da bu yıl mayıs ayında onun filmlerinin gösterimini yapıyor. Ama düşündüm de keşke bu yıl Tunaya'nın dışında Ömer Kavur'u tartışabileceğimiz ayrı bir platform da olsaydı. Basit bir 'tribute to' kalıbının içinde değil. Kavur'un Türkiye'deki genç sinemacı kuşağı için anlamı üzerine.

Bu meseleyi açmak istiyorum. Bu sinema sezonunun başından beri Özcan Alper, Hüseyin Karabey, İnan Temelkuran gibi isimleri dahil edebileceğimiz genç yönetmenler kuşağını tartışıyoruz. Tabi bu yönetmen kuşağının Özcan Alper'in deyişiyle film çekmekten ziyade 'sinema yapmayı' kafaya takmaları da önemli bir etken. Türkiye'nin yeni yönetmen kuşağı filmlerini çekip bırakmıyor, o filmlerin seyirci tarafından alımlanması sürecine de müdahil oluyorlar. Alper'in şehir şehir, üniversite üniversite dolaşması, filmlerinin gösterimlerini örgütlemesi, gösterim sonrası tartışmalara katılması 'sinema yapma'nın en güzel örneğiydi. Bağımsız sinemacılar uzun süredir güçlerini birleştirmenin yollarını da arıyordu. Merkez medyanın vasat sinema anlayışının dışında filmlerini tanıtmak için, artık çoğunluğu büyük sermayenin elinde olan sinema salonlarında gösterim olanaklarını artırmak için bir araya geliyorlardı. Bunun meyvesini de geçen haftalarda gerçekleştirilen Yeni Sinema Hareketi gösterimleriyle topladılar.

Bağımsız sinemanın anlatım dili tartışılırken, yeni bir dağıtım ağı kurulmaya çalışılırken, siyasal sinemanın dili gelişirken Ömer Kavur neden tartışılmıyor peki? Bence şu an Kavur'u tartışmanın tam vaktidir. Kavur 70'lerde Yeşilçam'ın dışında filmler çekmeyi başarabilmiş bir yönetmen. Herkesin alaylı yetiştiği dönemde, mektepli dilini çok iyi kullanabilmiş bir yönetmen. 80 sonrasında da tüm kötü koşullara rağmen filmlerini çekebilmiş, bugünkü kadar olmasa da yoğun dağıtım sorunlarıyla karşılaşmış, ama buna rağmen kendi seyirci kitlesini yaratmış bir yönetmen.

Ömer Kavur, Şükran Kuyucak Esen'in hazırladığı Sinemamızda Bir Auteur: Ömer Kavur kitabındaki röportajında Yusuf ile Kenan'ın piyasa koşulları dışında çekilmesi üzerine şunları diyor: Yeşilçam içinde değil Yeşilçam dışı bir yapım. Her ne kadar Yeşilçam çalışanlarından yararlandıysa da ortaya çıkış şekli farklıydı. Ve dağıtım şekli de farklıydı. Yani yabancı filmlerin oynatıldığı sinemalarda gösterildi.

Şu an çok farklı bir konjonktürde sinemamız. Yeşilçam gibi ağır bir hegemonik güç yok. Ama bunun kötü etkisi de ülkede bir sinema sanayisi olmaması. Kavur zamanında sinemalar sermayenin elinde değildi ama o zaman yine aynı şekilde sinema işletmecilerinin para kazanma derdi vardı. Bunların dışındaki farklılıkları da sayabiliriz ama meselemiz aynı. Bütün olumsuz şartlara rağmen filmlerini çekip kendi seyirci kitleni yaratmak. Yani sinema yapmak. Ömer Kavur bunu başardı. Ve şu an yeni Türkiye sineması tartışılırken bakmamız gereken önemli bir örnek Ömer Kavur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder