Bir süredir kafamı kurcalayan soru da festival bolluğuydu. Bu kadar festival düzenleyip film izlerken, sinema yazınımızdaki durgunluk neden diye sordum. İkisi arasında parallellik kurmaya çalıştım. Muhakkak ki daha da derinlemesine incelenmesi gereken bir konuya bir başlangıç denemesi.
Festivaller ve sinema yazını
Fark  ettiyseniz ülkemizde bir festival bolluğu yaşanıyor. İstanbul özelinde  örnek vereyim. İKSV’nin düzenlediği Uluslararası İstanbul Film  Festivalinden sonra Yeni Sinema Hareketi başladı. Ardından da İşçi  Filmleri Festivali. Bu liste Belgesel Sinemacılar Birliğinin düzenlediği  1001 Belgesel Film Festivali, Documentarist’in düzenlediği İstanbul  Belgesel Günleri, Sinema Tarih Buluşması, Filmekimi, İf İstanbul, Komedi  Filmleri Festivali diye uzayıp gidiyor. İstanbul dışına çıkarsak da  birçok şehrin film festivali düzenlemeye başladığını görüyoruz. Antalya,  Adana, Ankara gibi kurucu misyona sahip festivalleri dışarıda  bırakırsak, Bursa, (eskiden) Kars, (artık) Artvin, Eskişehir festival  düzenleyen şehirler.
İlk baştaki “festival bolluğu” tamlaması bir açıdan pejoratif bir  çağrışım yapıyor, farkındayım. 90’lı yıllarda klasik filmleri bile  izlemenin zor olduğu, televizyonda yayınlanan filmlerin bile en eski  kopyalardan yapıldığı, sinema kulüplerinin çamur gibi kopyalardan film  izlemeye çalıştığı dönemle karşılaştırırsak bu festival bolluğu muhteşem  bir gelişme. İstanbul açısından, ülkenin sinemasının kalbinin attığı  yerde bu kadar festival az bile. Farklı alanlarda, farklı türlerde  birçok film festivalini daha kaldıracak güçte İstanbul izleyicisi.  İstanbul dışı içinse, gösterim olanağı bulamayan filmleri izlemek,  sinema camiasıyla bağ kurmak açısından yerel festivallerin önemi büyük.  Daha birçok şehirdeki sinema izleyicisi şehirlerinde festival yapılması  için çaba gösteriyor.  Yeni Asır gazetesine konuşan Konak Belediye  Başkanı Hakan Tartan 2010 yılında İzmir’de düzenlenebilmesi için film  festivali çalışmalarına başladıklarını söylüyor.
Sinema yayıncılığımızın durumu
Pejoratif çağrışım meselesine gelirsek, tüm bu festivallerin ülkemizdeki  sinema yazınına katkısı ne durumda? Aylık çıkan sinema dergisi iki  tane. Bunun dışında farklı düzenlerle çıkan, ciddi anlamda kaç sinema  dergisi var? 5 tane sayabilir miyiz? Aylık dergilerde yaşanan patlama  sönüp gitti. Bağımsız dergiler de maddi sıkıntılar dışında büyük bir  yazar sıkıntısı yaşıyor. Kitaplara gelirsek. Es Yayınları ve Agora  Yayınlarının dışında iyi bir sinema kitaplığı oluşturmuş yayınevimiz  sınırlı. Ülkede sinema kültürüne dair klasik eserler bile çevrilmemiş  durumda. Çevrilen klasikler, mesela Andre Bazin kitapları ise  okunmayacak derecede kötü çeviriler.
Festivallerden girdim, sinema yayıncılığından çıktım. Tek bir yazıda  ikisini birden ele almamın nedeni basit aslında. Sinema izlemek ile  sinema okumak arasındaki bağdan yola çıkarak festivallere ikinci bir  anlam yüklemek. Şehir festivallerinin bir amacı o şehre film getirmenin  yanında şehirde bir sinema kültürü oluşturmak değil mi? İstanbul  festivalleri film organizasyonlarının dışında neden sinema yazınına  destek için çabalamazlar. Düzenlenen o kadar festivalden elimize kalan  yazılı kaynaklar neler? Elimizde festival broşürlerinin dışında ne  kalıyor?
Neden festivaller sinema yazınına katkı koymaya çabalamaz?
Şehir festivalleri bölgenin amatör, genç sinema yazarları için neden  etkinlik düzenlemez? Antalya, Adana gibi festivaller neden her sene bir  sinema klasiğinin çevirisine destek vermez? Şehir festivalleri neden  sinema dergileri için küçük de olsa bir fon oluşturmaya çalışmaz?  İstanbul festivallerinin işi ise daha kolay. Neden festivaller,  dergilerle ortak projelere gidip onlarla özel sayılar çıkartmaz? Neden  İstanbul’daki amatör, akademik sinema dergilerine katkı koymaya  çalışmazlar. Neden dünyaca ünlü yönetmenler, oyuncular çağrılır da,  dünyaca ünlü sinema yazarları, akademisyenleri çağrılmaz? Neden bol bol  fotoğrafların, tanıtıcı yazıların bulunduğu kitapların dışında kapsamlı  ‘anısına’ kitaplar yayınlanmaz? 
Festivallerin böyle bir çalışmaya girmemesi için onlarca neden sayılabilir. Belediye festivallerinin 4-5 yıllık zaman dilimlerinde büyük dönüşümlere uğraması, kurum festivallerinin maddi zorluklar yaşaması bu tarz girişimler için önemli bir handikap. Ama dikkat çekmek istediğim nokta film festivali deyince artık akla film gösterip, kısır döngüyü aşamayan söyleşiler yapmanın yanında böylesi bir sinema kültürü de oluşturmaya çalışmak. Hem yayıncıların hem de festival düzenleyicilerinin bu konuya kafa yorması gerek artık.
