11 Temmuz 2010 Pazar

Üçüncü Twilight filmi üzerine

2000'li yılların başından beri takip ettiğim seriyal filmler genelde hoşuma gitmiştir. Vizyon vakti izleyemesem de, sonradan yetişmek için uğraşmışımdır. Ama bu Alacakaranlık serisi kadar bana hitap etmeyen bir şey çıkmadı karşıma. Ya da gerçekten çok mu kötü filmler?

Hatta kalın!

Alacakaranlık cephesinde üçüncü perde

Stephenie Meyer’in çoksatan Alacakaranlık kitap serisinden uyarlanan, son yılların en büyük fenomen filmlerine rahatlıkla dahil edeceğimiz film serisinin üçüncüsüne kavuşmuş bulunduk. Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma (Twilight Saga: Eclipse) adlı üçüncü film yine aşk, seçimler, kıskançlık ve savaş ekseninde ilerliyor.

Bu üçüncü filmde göreceklerimize kısaca değinelim: Öncelikle kurt adamlarla vampirler arasında ortak düşmana karşı yapılan anlaşma filmin ana eksenini oluşturuyor. Hayranların asıl ilgi gösterdiği kısma gelirsek, bu anlaşma etrafında örülen bir de aşk üçgeni var. Bella’ya âşık olan kurt adam Jacop işi tacize kadar vardırınca, aşk üçgenine Edward tarafından kıskançlık duvarı örülüyor. Her şeyin seçimle başladığı Alacakaranlık serisinde, Bella bir seçim daha yapmak zorunda kalıyor.

Üçlü âşıkları bir kenara bırakıp savaş kısmına gelirsek. Her kitapta ve filmde olduğu gibi iyilerle kötülerin savaşının bu bölümünde bizim çocuklar, kızıl saçlı, birinci filmden kalma bir hesabı olan, intikam düşüncesiyle yanıp tutuşan bir kadın vampirimiz, bir işbirlikçi eliyle yepyeni bir vampir ordusu yaratmaya kalkar. İşbirlikçi de filmin sonlarına doğru, saflığı yüzünden kandırılmış bir görünüm çizen Riley karakterinde Xavier Samuel. Malumunuz üzere yeni bir vampir ordusu, insanları ısırıp yeni vampirler yaratarak gerçekleştirilir. Ve her vampirin en güçlü olduğu zaman da doğumundan (yani vampir oluşundan) sonraki iki aydır. Anlayacağınız bizim vampirlerin işi gerçekten de zor.

Fasulyenin faydalarına uzanalım. Alacakaranlık filmleri birincisinde de ikincisinde de sinemasal yöne pek ağırlık vermeyip, hayranları tatmin etmekle meşguldü. Birinci Alacakaranlık 37 milyon dolar bütçesiyle 400 milyon dolar gişe yapmış, ikinci film ise 50’ye karşı 700. Anlayacağınız Alacakaranlık yapımcılarını hayran kitlesini yeteri kadar doyuruyor ve başka bir alana açılma gereği görmüyor. Üçüncü alacakaranlık filmi Tutulma da aynı şekilde. Eğer seriden bihaberseniz film çok yavan gelebilir. Hayran kitlesinden bağımsız bir Tutulma alelade bir gerilim filminden farksız.

Alacakaranlık filmleri hayran kitlesi ve zamanlama açısından Harry Potter serisiyle karşılaştırılır. Tabi bunda kaynak yazarların ev hanımı olmalarının da etkisi var. Harry Potter serisinde yönetmen koltuğuna oturacak kişi hep uzun uğraşlar sonucunda seçilmiş, havada uçuşan isimler ve yönetmenler de hep çağdaş sinemada ağırlığı olan isimler olmuştur. Bu nedenle Harry Potter serileri “dış kitleye” de rahatlıkla seslenmiştir. Ama bahsettiğim sebeplerden ötürü Alacakaranlık bundan kat be kat uzakta.

Burada uzun bir parantez açıp filmin senaryosundaki bir trükten bahsetmek istiyorum. Kurt adamların sofrasına davet edilen Bella, yıllar önce vampirlerle kurt adamlar arasında olan bir savaşı dinler. Kurt adam mitolojisinde, hiçbir gücü olmayan bir kadın (kurtlar familyasına bağlı), vampirlerin acizliğini kullanarak savaşta kurt adamların yenmesine yardım eder. Tutulma’nın final sahnesinde vampirlerimiz benzer bir durumla karşılaşır. Ve bilin bakalım Bella’nın aklına ne gelir?

Bu binlerce yıllık teatral oyunu sanki yeni bir şeymiş gibi sunan Tutulma’dan ben keçiboynuzu çiğnemiş gibi ayrıldım. Ama eminim ki hayranları her sahnesinde şaşırarak, kitapla karşılaştırıp büyülenerek ayrılacak. Köşe yazarlarımız Bella’nın seçimi üzerinden aşk üzerine söylevler döktürecek. Hayran kitlesi ise ikiye bölünen son filmi izleyip hikâyeyi tamamlamak için sinemalara akacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder