Lars von Trier'in yeni filmi Antichrist hakkında ne yazacağımı bilemedim. Kafamda uçuşan birçok şey haftalık eleşiri yazısı formatına geçmedi. Daha sonra uzun bir yazı yazmak istediğimi belirterek, Antrakt için yazdığım yazıma buyrun diyorum.
Deccal’in Trier’e gör dediği
Her  yaptığı olay olan yönetmen sıfatını çağdaş sinemada toplasan bir elin  parmaklarını geçmeyecek yönetmene verebiliriz. Bunun içine Quentin  Tarantino’yu, David Lynch’i katıp katmamak sizin elinizde. Ama  Danimarka’nın modern dünya kültürüne en büyük armağanlarından Lars von  Trier birçok açıdan bu listeye girmeye hak kazanmıştır. 
Trier bu sefer de Antichrist ile karşımızda. 11 Haziran’da film  gösterime girdikten sonra birçok patırtı kopacaktır. Kesilen sahneler ve  genel ahlaka mugayyirliği hususunda. Bunun dışında entelektüel camianın  da filmi hararetle tartışması muhtemel. Kadın düşmanlığı, Hristiyanlık  öğretileriyle kurulan bağlar, unutulmayacak önsöz ve sonsöz kısımları,  psikoloji çözümlemeleri derken Trier’in katman katman ördüğü film birçok  tartışmaya gebe bırakıyor insanı.
Filmin kısa özeti şöyle: Umulmadık bir kaza sonucu başrol çiftinin  bebeklerş ölür. Kendini sorumlu hisseden anne ağır bir depresyon  geçirir. Psikolog koca da annenin depresyon sürecini atlatması için ona  terapi uygulamaya başlar. Terapi sürecinde karısının en derin  korkularına ulaşmaya çalışan koca, karısıyla beraber geçen sene anne  çocuk tatil yaptıkları Eden ormanına giderler. Ama süreç adamın hiç  beklemediği bir yöne doğru evrilir.
Kısa bir film eleştirisinde Antichrist’in hangi yönüne değinebilirim ki?  Adam’ın kadın’ın (filmde karakterlerin isimleri yok) depresyonunu  tedavisine yönelik yaptığı psikolojik çözümlemelere mi? Adım adım giden  terapi sürecinin, çıldırma sürecine dönüşünde yapılan modern psikoterapi  ve geleneksel bakış arasında kurulan karşıtlığa mı? Yoksa Hristiyanlık  geleneğinde mühim bir yer kaplayan cadılık müessesesinin filme nasıl iç  edildiğinden ve bunun misojeniye dönüş şeklinden mi? Doğa ve insan  ilişkisi baz alınarak kurulan temel altyapıdan mı? Şiddet ve pornonun  filmin estetik diskine yaptığı baskıdan mı?
Antichrist Trier’in diğer birçok filmi gibi akademisyenlere kepçeyle  malzeme dağıtıyor. Bahsettiğim temaların her biri baz alınarak ayrı ayrı  yazılar çıkartılabilir.
Ama Lars von Trier’in bir diğer özelliği de her filminde bilinçli bir  şekilde usta yönetmen havası yaratması. Trier ilginç bir şekilde  filmiyle ilgili tartışmalara da yön veriyor. Basın gösterimlerinde çıkan  tartışmalarda sinsi sinsi gülümsemesinin bir anlamı var. Antichrist  filmini Tarkovsky’e adamasından tutun da basın materyallerinde Alfred  Hitchock’a ithafen ölü bir karga kullanması hep bilinçli müdahaleler.
Filmi izlerken en çok zihnimde beliren şey ise, çağdaş sinemada böyle  usta yönetmenlere ne kadar ihtiyacımız olduğuydu. Antichrist gibi  kafamıza, estetik değerlerimize, korkularımıza, sinemasal zevkimize  müdahalede bulunan kaç film var ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder